Bugün bir konuşma sırasında söyleyiverdim. Sorsalar aklıma gelmez, dilimin ucunda gezerdim bütün gün. Cimri en bilinen eş anlamlı haliyle pintidir. Nekes çıkıverdi ağzımdan. Duyunca da şaşırdım. Kulağa bir tuhaf geliyor, dedim. Annem de şaşırdı. E, yanlış mı ki? diye sordum. O da bir düşündü ilk şaşkınlıkla. Hayır, doğru ya, benim annem kullanırdı bu kelimeyi, biz pinti dedik, siz de cimri dedi. Düşündüm, benim çocuklarım ne biliyor? Cimri....başka? Yok....Ne kadar dar bir kelime haznesi olacak onların ya da dar olmasa da 'uyduruk' kelimelerle dolu günümüz Türkçesi ile ifade edecekler kendilerini. Sonra da hayıflanıyoruz. 'Ama İngilizcede bir kelime üç-dört farklı kelime ile de ifade edilebiliyor, biz de böyle değil' diye. Evet, bugün nekes-pinti-cimri günü.
0 Yorumlar
Fotoğraflar tamam, yazılar çok yakında....Nedir bu resimler?? Bazıları Berlin'in kaçırılmaması gereken yerleri, bazıları da benim için elzem yerlerden... Checkpoint Charlie, Berlin'de ilk gidilecek yer olmamakla beraber, biraz merak ediyorsanız, biraz da kendinizi turistik mizansenden sıyırarak bakabiliyorsanız etrafınıza, size tuhaf hisler yükleyebilecek bir yer. Bir adımla bulunduğunuz dünya tamamıyla değişebiliyor; baskı ve özgürlük arasındaki mesafe o kadar az ki ... O zamanlarda -ki bu da çok eski bir tarih değil- insanların neler yaşadıklarını, her gün Batı Berlin'e işe giderken evinden birkaç çatal, kaşığı ceplerine koyup, gizlice evini taşımaya çalıştığını, ve bu küçücük hareketin hayatına mal olabilecek bir risk olduğunu ve akşamüstü tekrar Doğu Berlin'e dönüşlerindeki duygularını o günleri bilen bir Almandan dinliyorsanız, ürpermemek mümkün değil. Ya da hiç bunları düşünmeyip, tamamen turist tuzağı olarak bakarsanız 'Aa bu da ne, bu muymuş meşhur Checkpoint Charlie, ufacık bir kulübe' de diyebilir ve neşenizden bir şey kaybetmeden turistik gezinize devam edebilirsiniz..
Bu neşenize tat katacak çok güzel ve evet bir o kadar da turistik bir yer var: Fassbender&Rausch. Tam bir çikolata cenneti.. O kadar çok çeşit var ki, ya kilolarca alıp çıkarsınız, ya da benim gibi, ne kadar alsam az diyerek tek bir çikolata almadan çıkmayı başarırsınız :) Sergilenen çikolatalardan en çok beğendiğim fotoğrafını da gördüğünüz uyuyan melek..The Henriette Chocolate Angel. 37 kilocuk olan bu melek tamamen çikolatadan yapılmış. Brandenburg Gate ise 300 kilo çikolata kullanılarak 4 haftada tamamlanmış ve 2,5 metre uzunluğunda, 1 metreden de fazla bir yüksekliğe sahip. Hayran olmamak elde değil. Muhteşem..... Büyülü, küçük kasaba..... zamansız...telaşsız...şık ama doğal....Londra..... Bloch ziyaretimin en keyifli yanlarından birisi de Yılbaşı Arifesinde Londra'nın ışıl ışıl sokaklarında yürüme zevkine varabilmiş olmam. Tamamen tüketim odaklı günler olsa da ışıkların, renkli-ilginç-çılgın-şık vitrinlerin büyüsüne kapılmamak mümkün değil. Fazla söze gerek yok, fotoğraflarla devam edelim. Bioselect ürünleri 'European Organic Certification Organisation' kurallarına göre üretilmekte. Girit'in organik zeytinyağı ve Girit'e özgü Dictamo bitkisi ürünlerin ana maddesi. Bu özel birleşim Avrupa standartlarında patentli. Sentetik malzemeler, petroleum deriveleri ( bizler bunları paraben olarak biliyoruz), sentetik kokular yok. Bu sebeple de her 'organik' adı altında satılan üründe göremeyeceğimiz organik tarım sertifikaları ile bezenmiş ambalajlar. Yani güvenle alıp, kullanılabilir. Hem kendiniz için, hem de çocuklarınız için, içiniz rahat, kullanabilirsiniz. Kendiniz için özellikle 'Yüz Temizleme Sütü'nü deneyin vazgeçemeyeceksiniz!! Çocuklar için de şampuanı ve Body Butter'ı veya Body Milk'i tavsiye edilir. www.kriti.com.tr Den Haag'a giderseniz, Mazie'ye mutlaka uğrayın. Unutamayacağınız bir yemek yiyeceksiniz. Menü sadece Dutch. İngilizce açıklama isteyip, her bir yemek hakkında bilgi almak yerine, 4, 5 veya 6 adet sürpriz yemek seçenekli menü isteyebilirsiniz. 5 çeşit yemek bana yeterli geldi ama 6 da zorlanabilir. Yemek istemediğiniz bir şey varsa, siparişinizi verirken belirtirseniz, o yiyecek gelmiyor. Şarap iiçmek isterseniz, her yemek ile ayrı bir kadeh şarap geliyor. Benim gibi, yok ben illaki kırmızı istiyorum, beyaz sevmem de deseniz, restaurantın sahibi sizi bir şekilde ikna edip, bildiğini getiriyor ve çok da iyi ediyor. Yemek ve şarap birbirini bu kadar iyi mi tamamlar, demeden kendinizi alamıyorsunuz. Bu tabakla, şu bölgenin, bu şarabı iyi gider...diyerek size şarabınızı getiriyor ve hiç teklifsiz, şişeyi bırakıp, gidebiliyor da. Merak etmeyin, yemeğin sonunda hesap bu şaraplar nedeniyle şişmiyor, siz de damağınızda inanılmaz lezzetlerle mekandan mutlu mutlu ayrılıyorsunuz. Geçen sene Avrupa'daki krizde Mazie açılmış. Bir arkadaşımın arkadaşı sahibi. Herkes kendisine deli gözüyle bakmış. Kesin kapanır...denmiş. Şimdi ise Michelin yıldızını alması an meselesi diyorlar. Tatlımızı yerken şef masamıza geldi. Sadece bizim masamızı değil, diğer masaları da ziyaret etti. Uzun uzun sorularımızı cevapladı. Gerçekten gümüş müydü yediğimiz? Hiç bir sorumuz yanıtsız kalmadı. Çok da makul bir hesap ödeyerek Mazie'den ayrıldım ama aklım hala yemeklerde. Porsiyonlara bakınca sanki doymayacağım hissi var ama lezzet kadar miktarlar da kararında. Tavsiye olunur :) Barcelona..... Şu ana kadar Hong Kong'dan sonra en çok gittiğim yer. Beş kez gittiğim bu şehir, Istanbul'dan sonra benim için yaşanılacak yerler listesinde en başta geliyor.
Alicante.....Önce iş ziyareti, sonra arkadaş ziyareti için bir kaç kez gittiğim Alicante, turistlerin yolu üstünde bulunmadığından, nerede yerseniz yiyin, lokal lezzetler ve fiyatları kolaylıkla bulacağınız, deniz, alışveriş, sakinlik, eğlence...herşeyi bir arada bulunduran güzel bir şehir. Valencia.....Tesadüfen yolumuz düşen şehir. Müze hakkında söylenecek çok şey var. Mimarisiyle olduğu kadar, çevre düzenlemesi de son derece ilginç ve güzel. Onun dışında, dil buarada da değişik. Barcelona'daki Katalan dilinin bir başka versiyonu. Madrid.....Nedendir bilinmez, Barcelona'yı sevenler Madrid'i pek beğenmez, Madrid'i sevenler de Barcelona'dan zevk almaz. İnanmazdım ta ki Madrid'e de gidip, hatta bir de Real Madrid-Galatasaray maçını izleyip, şehri karış karış gezene kadar. Yine de diyorum ki Barcelona..... Çocuklar için ve hatta büyükler için Madrid Hayvanat Bahçesi bir cennet. Londra Hayvanat Bahçesi'nden bile daha iyi diyebilirim rahatlıkla. Sevilla.....Nasıl da hissediliyor güneyde olduğumuz. Bu rehavet, rahatlık, sakinlik, boşvermişlik hali... |
Hayatım patchwork :)Bu sayfada dans dışı bir hayat var. Bir hobi, gidilmiş yerler, akılda kalmış lezzetli yemekler.....biraz uzaklaşalım; danstan, işten, yerleşik yerden. Süreklilik halini alamadan ayrıldığımız tatil yerleri hep daha bir özlenilesi yerler olarak kalır içimizde. Sadece iyi taraflarını görürüz o şehirlerin. Ne trafiği canımızı sıkar, ne de yediğimiz tatsız bir yemek. Hep iyidir. Arşiv
Kasım 2014
Kategoriler |